HAŞİR(1)
HAŞİR MESELESİNİ DAHA İYİ ANLAMAK ESMAYA BAĞLI
Haşir risalesinin sonunda ‘Haşre akıl ile gidilmemesinin bir sırrı şudur ki: Haşr-i âzam, İsm-i Âzamın tecellîsiyle olduğundan, Cenâb-ı Hakkın İsm-i Âzamının ve her ismin âzamî mertebesindeki tecellîsiyle zahir olan ef'âl-i azîmeyi görmek ve göstermekle, haşr-i âzam bahar gibi kolay ispat ve kat'î iz'ân ve tahkikî iman edilir. Şu Onuncu Sözde feyz-i Kur'ân ile öyle görülüyor ve gösteriliyor. Yoksa akıl, dar ve küçük düsturlarıyla kendi başına kalsa, âciz kalır, taklide mecbur olur’ buyuruluyor..
Evet Üstad Hazretleri de Haşir risalesinde bu metodu takip etmiş. Her bahiste once bahse konu olan esmasıyla Rabbimizi tanıtmış ve biz de O esmasıyla Cenabı Hak marifetine seviyemize göre pencere açınca o pencereden meselesi güneş gibi aklımızı ve kalbimizi aydınlatıyor..
Mesela Haşir Risalesinde Adalet bahsi var. Önce Adaletiyle Cenab-I Hakkı tanıtıyor.. Ve okuyucu Ya Rab sen ne kadar Adilsin diyor.. Ve adaletin mertebelerinde dolaşıyor.. Çünkü önemli bir mesele Esmada mertebenin olduğunun anlaşılması ve O’nun isimlerini en yüksek mertebeleriyle tanımak bir başka deyişle O’nu adl isminin penceresinden azam mertebede tanımak.
Evet Adalette mertebeler var… Bir hakim adildir ama adaletinin derecesi nedir.. Yani bir menfaat ve korku veya bilgisizlik onun kararını etkileyebilir.. İlminin derecesine göre adaleti üst mertebededir..
Herkes emri altındakilere adaletli davranabilir.. Ama Mutlak adaletli davranabilir mi.. Adalet her hak sahibine hakkını vermektir.. Gözün hakkı görmektir.. 150 milyon km uzaktan güneş gönderilmiş göz için.. Kulağın hakkı duymak.. Midenin bütün ihtiyaçları karşılanmış.. Her hücrenin.. İhtiyaçları karşılanmış .. Yani hücreyi koruyan zardan, üremesi için gerekli çekirdeğine enerji ve yiyecek depolarına kadar. Bir hücre devletinde nasıl adaletle işler dönüyor.. Canlılar aleminde de öyle adaletle işler dönüyor.. Ekolojik denge karbon devri azt devri . Bir canlıda., bir nevde ve bütün nevlerdeki adaleti beraber görmeli insan.. Adaletin bir başka manası dengedir.. Rahman suresinde bu mizana 4 defa işaret ediliyor.. Denge yani hak sahibine hakkını verme.. Bir hücre ne kadar çoğalmalı ise o kadar çoğalıyor daha fazla çoğalmıyor yani kanserli hücre olmuyor.. Aynı dengeyi şimdi sadece bir atoma bakarak düşünün.. Atomun parçaları arasındaki muhteşem denge, her parçanın içindeki muhteşem denge.. Şimdi nazarınızı bütün atomlara çavirin.. Kainatın her köşesindeki Muhteşem denge.. Evet doğru bakış açısı yakalanınca Her şeydeki O’nun Adaletinin tecellisi görülüyor.. Kainatta sadece O’nun adaleti görünüyar.. Rabbim sen ne kadar Adilsin.. Senin Adaletini idrakten aciz olduğumuz söylemek senin adaletini idrak ettiğimizin emaresi sayılabilir..
30 Lema da.. - Önce kainat bir şehire benzetiliyor.. Şehirdeki büyük tahavvilat ve masarifin ölçülü olması nazara verilip ancak herbir anda umum kâinatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir birtek Zâtın mizanıyla ölçülebileceğini söylüyor
- balıklardan bir balık, bin yumurtacıkla nasıl dengeyi bozmuyor
- nebâtattan haşhaş gibi bir çiçek, yirmi bin tohumla nasıl istila etmiyor
- Hava nasıl zararlı gazlarla kirlenmiyor
- cesed-i hayvânînin hüceyrâtından
- kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâdan
- zerrâtın tahavvülâtından
- cihazat-ı bedeniyenin tenasübünden
- denizlerin vâridat ve masarifine,
- zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına,
- hayvânat ve nebâtâtın tevellüdat ve vefiyatlarına,
- güz ve baharın tahribat ve tamiratlarına,
- unsurların ve yıldızların hidemat ve harekâtlarına,
- mevt ve hayatın, ziya ve zulmetin ve hararet ve burudetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar
- Ve bilhassa zeminin yüzünde, nebâtî ve hayvânî dört yüz bin taifenin tevellüdat ve vefiyatça ve iaşe ve yaşayışça rahîmâne muvazeneleri
- Ve bilhassa o hadsiz milletlerin hadsiz efradından birtek ferdin âzâsı, cihazatı, duyguları o derece hassas bir mizanla birbiriyle münasebettar ve muvazenettedir ki, o tenasüp, o muvazene, bedâhet derecesinde bir Sâni-i Adl ve Hakîmi gösteriyor. denilerek zerreden şemslere kadar her mekandaki adalet nazara veriliyor..
Rabbimizin Adaleti Kainatı kaplayan azam mertebesiyle akıllara ve kalplere sunulduktan sonra Evet Adil olan Rab elbetteki haşri yaratacaktır hüküm cümlesi konuluyor…
Evet Adil olan demek zerre kadar zulum yapmayan demek. Ve Haşri inkar etmenin Kainatı da inkar manasına gelecegini ifade ediliyor.. Çünkü kainatta herşey onun adaletinden tecellisi ile varlığını sürdürüyor.. Bir an o Adl ismiyle tecelli etmemiş olsa kainat yok olurdu. Hücreler atomlar paramparça olurdu..
Bu netice içinde şu argümanlar kullanılıyor..
- Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir adalet acaba haşri getirmemekle, umum zîşuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcudatın nihayetsiz hukuklarını zayi eder mi.
- Hem hiç akıl kabul eder mi ki, insanın başına ve içindeki havassına saçları adedince vazifeler yükletsin de, yalnız bir saç hükmünde ona bir ücret-i dünyeviye versin?
- İsraf adalete zıt.. Ahiretin yaratılmaması dünya ve içindeki her şeyin israfı manasına geliyor.. - Zalim zulmüyle mazlum da mazlumiyetiyle öbür aleme gidiyor demek bir mahkeme-I Kübra ya bırakılıyor..
- İnsanı kainatın sultanı yapsın sonra ona Onun en büyük ihtiyacı olan saadet-I ebediyeyi vermesin..Bi nevi zulüm yapsın..
- İşte, eğer saadet-i ebediye olmazsa, şu esaslı nizam, bir suret-i zaife-i vâhiyeden ibaret kalır. Yalancı, esassız bir nizam olur. Nizam ve intizamın ruhu olan mâneviyat ve revâbıt ve nisbet, hebâ olup gider 29. Söz
Evet 10. Sözün Hatimesinde de Kuderet bahsi var.. Aynı şakilde 29. Sözün Medar larından sonra ‘Haşre muktazi vardır ve Fail muktedirdir’ denilerek Cenab-I Hakkın Kudreti nazara veriliyor..
Kudret bahsi çok önemli.. Her ismin ahirete bakan yönü var. Ve isimler birleşerek Ahiretin vücudunu güneş gibi hatta kör gözlere de gösteriyorlar.. fakat Rabbimizin Kadir isminin azam mertebede anlaşılması ile mesele daha beraklaşıyor… Bu bakımdan Kudret bahislerinin anlaşılması çok önemli.. Evet Fail muktedirdir.. Öyle ki o kudrete göre baharı halkatmek bir çiçeüi halketmet gibi cenneti halketmek de bir baharı halketmek gibi..
-O emr-I Kün feyekune sahip. Ol deyince oluyor.
-Kudret-i İlâhiye zâtiyedir. Öyleyse acz tahallül edemez.
-Kudret melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder. Öyleyse mevâni tedahül edemez.
-Hem nisbeti kanunîdir. Öyleyse, cüz, külle müsavi gelir; ve cüz'î, küllî hükmüne geçer.
Nihayetsiz hazineleri olan bir sultanın muti hizmetkarı bir bardak su istese sultan vermez mi. (Evet Bill Gates ten çocuğu bir windows yazılım programı istese elbette verir..)
Haşre muktazi Esma adedince, Esmanın tecelliyatı adedince, Mahlukatın sayısı adedince.. Fail ise muktedir. O ol deyince oluyor..
En küçük bir mahluk Rabbim ben ve sevdiklerim için cennet dese elbette ki O adili mutlak vermemek suretiyle istemeyi vermesine karşı zulüm yapsın.. Rahmetinin muktezasının zıddıyla muamele etsin… Haşa .. Zulmüyle giden zalime cezasını elbetteki verecektir.. Mahlukatın Cenab-I Hakkın esmasıyla irtibatını görmeyen onları küfran perdesine atan, kainatı esma ayinedarlık makam-ı alisinden hiçlik derekesine indiren kainata karşı zulüm işleyen Kafir için elbete ki ebedi cehennemi yaratacaktır.. Çünkü en küçük bir sebep haşrin yaratılması için yeterlidir.. Tabii bu nokta tekrar etmek lazım kudret bahsini anlamaya bağlı. Kudret bahsi de ancak tevhid bahsinin anlaşılmasıyla mümkündür.. Yoksa Cenab-I Hakkın kudretinin delili olan şu muhteşem düzeni esbaba ve tabiata verenler O nun kudretini anlamaktan çok uzaktırlar.. Kainata manay-I harfiyle bakmayan vücudu O ndandır demeyen, Elbetteki O kudreti anlayamaz.. Kendi nefsinde bir güç gören elbete ki enaniyet saikasıyla o tevhidden ve Ve o kudreti anlamaktan uzaktır..
Haşir risalesinin sonunda ‘Haşre akıl ile gidilmemesinin bir sırrı şudur ki: Haşr-i âzam, İsm-i Âzamın tecellîsiyle olduğundan, Cenâb-ı Hakkın İsm-i Âzamının ve her ismin âzamî mertebesindeki tecellîsiyle zahir olan ef'âl-i azîmeyi görmek ve göstermekle, haşr-i âzam bahar gibi kolay ispat ve kat'î iz'ân ve tahkikî iman edilir. Şu Onuncu Sözde feyz-i Kur'ân ile öyle görülüyor ve gösteriliyor. Yoksa akıl, dar ve küçük düsturlarıyla kendi başına kalsa, âciz kalır, taklide mecbur olur’ buyuruluyor..
Evet Üstad Hazretleri de Haşir risalesinde bu metodu takip etmiş. Her bahiste once bahse konu olan esmasıyla Rabbimizi tanıtmış ve biz de O esmasıyla Cenabı Hak marifetine seviyemize göre pencere açınca o pencereden meselesi güneş gibi aklımızı ve kalbimizi aydınlatıyor..
Mesela Haşir Risalesinde Adalet bahsi var. Önce Adaletiyle Cenab-I Hakkı tanıtıyor.. Ve okuyucu Ya Rab sen ne kadar Adilsin diyor.. Ve adaletin mertebelerinde dolaşıyor.. Çünkü önemli bir mesele Esmada mertebenin olduğunun anlaşılması ve O’nun isimlerini en yüksek mertebeleriyle tanımak bir başka deyişle O’nu adl isminin penceresinden azam mertebede tanımak.
Evet Adalette mertebeler var… Bir hakim adildir ama adaletinin derecesi nedir.. Yani bir menfaat ve korku veya bilgisizlik onun kararını etkileyebilir.. İlminin derecesine göre adaleti üst mertebededir..
Herkes emri altındakilere adaletli davranabilir.. Ama Mutlak adaletli davranabilir mi.. Adalet her hak sahibine hakkını vermektir.. Gözün hakkı görmektir.. 150 milyon km uzaktan güneş gönderilmiş göz için.. Kulağın hakkı duymak.. Midenin bütün ihtiyaçları karşılanmış.. Her hücrenin.. İhtiyaçları karşılanmış .. Yani hücreyi koruyan zardan, üremesi için gerekli çekirdeğine enerji ve yiyecek depolarına kadar. Bir hücre devletinde nasıl adaletle işler dönüyor.. Canlılar aleminde de öyle adaletle işler dönüyor.. Ekolojik denge karbon devri azt devri . Bir canlıda., bir nevde ve bütün nevlerdeki adaleti beraber görmeli insan.. Adaletin bir başka manası dengedir.. Rahman suresinde bu mizana 4 defa işaret ediliyor.. Denge yani hak sahibine hakkını verme.. Bir hücre ne kadar çoğalmalı ise o kadar çoğalıyor daha fazla çoğalmıyor yani kanserli hücre olmuyor.. Aynı dengeyi şimdi sadece bir atoma bakarak düşünün.. Atomun parçaları arasındaki muhteşem denge, her parçanın içindeki muhteşem denge.. Şimdi nazarınızı bütün atomlara çavirin.. Kainatın her köşesindeki Muhteşem denge.. Evet doğru bakış açısı yakalanınca Her şeydeki O’nun Adaletinin tecellisi görülüyor.. Kainatta sadece O’nun adaleti görünüyar.. Rabbim sen ne kadar Adilsin.. Senin Adaletini idrakten aciz olduğumuz söylemek senin adaletini idrak ettiğimizin emaresi sayılabilir..
30 Lema da.. - Önce kainat bir şehire benzetiliyor.. Şehirdeki büyük tahavvilat ve masarifin ölçülü olması nazara verilip ancak herbir anda umum kâinatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir birtek Zâtın mizanıyla ölçülebileceğini söylüyor
- balıklardan bir balık, bin yumurtacıkla nasıl dengeyi bozmuyor
- nebâtattan haşhaş gibi bir çiçek, yirmi bin tohumla nasıl istila etmiyor
- Hava nasıl zararlı gazlarla kirlenmiyor
- cesed-i hayvânînin hüceyrâtından
- kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâdan
- zerrâtın tahavvülâtından
- cihazat-ı bedeniyenin tenasübünden
- denizlerin vâridat ve masarifine,
- zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına,
- hayvânat ve nebâtâtın tevellüdat ve vefiyatlarına,
- güz ve baharın tahribat ve tamiratlarına,
- unsurların ve yıldızların hidemat ve harekâtlarına,
- mevt ve hayatın, ziya ve zulmetin ve hararet ve burudetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar
- Ve bilhassa zeminin yüzünde, nebâtî ve hayvânî dört yüz bin taifenin tevellüdat ve vefiyatça ve iaşe ve yaşayışça rahîmâne muvazeneleri
- Ve bilhassa o hadsiz milletlerin hadsiz efradından birtek ferdin âzâsı, cihazatı, duyguları o derece hassas bir mizanla birbiriyle münasebettar ve muvazenettedir ki, o tenasüp, o muvazene, bedâhet derecesinde bir Sâni-i Adl ve Hakîmi gösteriyor. denilerek zerreden şemslere kadar her mekandaki adalet nazara veriliyor..
Rabbimizin Adaleti Kainatı kaplayan azam mertebesiyle akıllara ve kalplere sunulduktan sonra Evet Adil olan Rab elbetteki haşri yaratacaktır hüküm cümlesi konuluyor…
Evet Adil olan demek zerre kadar zulum yapmayan demek. Ve Haşri inkar etmenin Kainatı da inkar manasına gelecegini ifade ediliyor.. Çünkü kainatta herşey onun adaletinden tecellisi ile varlığını sürdürüyor.. Bir an o Adl ismiyle tecelli etmemiş olsa kainat yok olurdu. Hücreler atomlar paramparça olurdu..
Bu netice içinde şu argümanlar kullanılıyor..
- Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir adalet acaba haşri getirmemekle, umum zîşuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcudatın nihayetsiz hukuklarını zayi eder mi.
- Hem hiç akıl kabul eder mi ki, insanın başına ve içindeki havassına saçları adedince vazifeler yükletsin de, yalnız bir saç hükmünde ona bir ücret-i dünyeviye versin?
- İsraf adalete zıt.. Ahiretin yaratılmaması dünya ve içindeki her şeyin israfı manasına geliyor.. - Zalim zulmüyle mazlum da mazlumiyetiyle öbür aleme gidiyor demek bir mahkeme-I Kübra ya bırakılıyor..
- İnsanı kainatın sultanı yapsın sonra ona Onun en büyük ihtiyacı olan saadet-I ebediyeyi vermesin..Bi nevi zulüm yapsın..
- İşte, eğer saadet-i ebediye olmazsa, şu esaslı nizam, bir suret-i zaife-i vâhiyeden ibaret kalır. Yalancı, esassız bir nizam olur. Nizam ve intizamın ruhu olan mâneviyat ve revâbıt ve nisbet, hebâ olup gider 29. Söz
Evet 10. Sözün Hatimesinde de Kuderet bahsi var.. Aynı şakilde 29. Sözün Medar larından sonra ‘Haşre muktazi vardır ve Fail muktedirdir’ denilerek Cenab-I Hakkın Kudreti nazara veriliyor..
Kudret bahsi çok önemli.. Her ismin ahirete bakan yönü var. Ve isimler birleşerek Ahiretin vücudunu güneş gibi hatta kör gözlere de gösteriyorlar.. fakat Rabbimizin Kadir isminin azam mertebede anlaşılması ile mesele daha beraklaşıyor… Bu bakımdan Kudret bahislerinin anlaşılması çok önemli.. Evet Fail muktedirdir.. Öyle ki o kudrete göre baharı halkatmek bir çiçeüi halketmet gibi cenneti halketmek de bir baharı halketmek gibi..
-O emr-I Kün feyekune sahip. Ol deyince oluyor.
-Kudret-i İlâhiye zâtiyedir. Öyleyse acz tahallül edemez.
-Kudret melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder. Öyleyse mevâni tedahül edemez.
-Hem nisbeti kanunîdir. Öyleyse, cüz, külle müsavi gelir; ve cüz'î, küllî hükmüne geçer.
Nihayetsiz hazineleri olan bir sultanın muti hizmetkarı bir bardak su istese sultan vermez mi. (Evet Bill Gates ten çocuğu bir windows yazılım programı istese elbette verir..)
Haşre muktazi Esma adedince, Esmanın tecelliyatı adedince, Mahlukatın sayısı adedince.. Fail ise muktedir. O ol deyince oluyor..
En küçük bir mahluk Rabbim ben ve sevdiklerim için cennet dese elbette ki O adili mutlak vermemek suretiyle istemeyi vermesine karşı zulüm yapsın.. Rahmetinin muktezasının zıddıyla muamele etsin… Haşa .. Zulmüyle giden zalime cezasını elbetteki verecektir.. Mahlukatın Cenab-I Hakkın esmasıyla irtibatını görmeyen onları küfran perdesine atan, kainatı esma ayinedarlık makam-ı alisinden hiçlik derekesine indiren kainata karşı zulüm işleyen Kafir için elbete ki ebedi cehennemi yaratacaktır.. Çünkü en küçük bir sebep haşrin yaratılması için yeterlidir.. Tabii bu nokta tekrar etmek lazım kudret bahsini anlamaya bağlı. Kudret bahsi de ancak tevhid bahsinin anlaşılmasıyla mümkündür.. Yoksa Cenab-I Hakkın kudretinin delili olan şu muhteşem düzeni esbaba ve tabiata verenler O nun kudretini anlamaktan çok uzaktırlar.. Kainata manay-I harfiyle bakmayan vücudu O ndandır demeyen, Elbetteki O kudreti anlayamaz.. Kendi nefsinde bir güç gören elbete ki enaniyet saikasıyla o tevhidden ve Ve o kudreti anlamaktan uzaktır..
0 Comments:
Post a Comment
<< Home