Risale-i Nur'dan Dersler

Monday, December 12, 2005

Sözlerin En Faziletlisi(TEVHİD 1)

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(asm) !Ben ve benden önceki peygamberlerin sözlerinin en faziletlisi Lailahe İllallah tır buyurmuştur.
Yine bir hadislerinde Lailahe illallah diyen cennete girer buyurmaktadır. Lailahe illallah de kurtul O’nun(asm) teblğ cümlesi olmştur. Müslümanlığın şart-I evveli Lailahe illallah tır.
Peygamber Efendimizin Husayn ile muhaveresi de yine bu çerçevededir.
‘Bir şeyin kaybolsa kimden istersin.’
‘Göktekinden.’
………………
Göktekinden.
Ya bunca ilah nedir ya Husayn…

Kur’an daki dört ana meseleden(tevhid, nübüvvet, haşir, adalet) birincisi tevhiddir.
Başkaları da bir Yaratana inanıyorlar ama sıfatlarında hata yapıyorlar. Şirk içine giriyorlar.(Kimi mucibun bizzat diyor, kimi hayra ve şerre ayrı ilahlar düşünüyor, kimi kul filinin malikidir diyor, kimi üçleme yapıyor, kimi tabiat diyor, kanunlar diyor, ben kendime malikim diyor…..)

Kelamcılara göre tevhidin manası, Allah’ın zatında,sıfatlarında ve fiillerinde bir olduğuna inanılmasıdır.

Bediüzzaman Hazretleri de bu konuya çok farklı bir üslupla yaklaşmış ve eserlerinde tevhidi Kur’ani bir üslupla anlatmış, isbat etmiştir.

Yani nasıl Uluhiyetinde Saltanatında şeriki yoktur, Allah bir olur müteaddit olamaz. Öyle de rububiyetinde ve icraatında da icatlarında da şeriki yoktur.

İcmali ve Tafsili İman

Bir pazara büyük bir zatin cesitli mallarinin geldigini düsünelim. O mallarin o zata ait oldugu iki sekilde anlasilir: Biri icmali bilmektir ki ,´´Bu kadar cok ve kiymetli mal, ancak o zatin olabilir. Baskasinin bu mala sahip cikmasi haddi degildir´´ diye düsünür.Fakat, bu sekilde bir ilme, kisiyi süphe ve tereddütten kurtarmaz.Birisi gelip,´´Pazara gelen mal, bildigin o kimsenin degil, filan kimseninmis !´´ dese , böyle biri süpheye düsebilir, hemen o kisiye inanabilir. Ikincisi ise .tafsili olarak bilmektir. Kisi gider, her kumas ve her parca üzerinde o zatin mührünü görüp okur. Böyle bir bilgi süphe ve tereddütten uzaktir Hickimse onu aldatamaz. Birisi gelse, O mallar filan zatinmis´´ dese , hemen itiraz eder : ´´Hayir , o mallar filan zatin degil, filan kimsenin . Ben gittim, her bir mal üzerinde onun mührünü gördüm, okudum.´´ der. Icmali iman sahibi biri: ´´Bu kainati icindekilerle birlikte ancak Allah yaratmis olabilir. Allah´tan baskasi böylesine bir güce sahip degildir.´´ der. Fakat böyle bir iman sahibi ,aynen misalde oldugu gibi süphe ve tereddütten kurtulamaz.

Evet Kur'an Vahidiyyet içinde Ehadiyyete işaret ediyor. Biz gözümüzü açtıkça kainat yüzüne nazarımızı saldırdıkça en evvel nazarımıza ilişen umumi ve mükemmel bir nizamdır, ve şamil hassas bir mizandır. Görüyoruz her şey dakik bir nizamla, hassas bir mizan ve ölçü içindedir.Evet el vahidu la yesduru illa anil vahid. Bir mevcudun birliği varsa bir elden çıkmıştır. İntizamının ve mizanının derecesi nisbetinde bir elden çıktığını gösterir.

İnsan vücudu harika sistemlerin meydana getirdiği hassas ölçülerle elbette bir sanii gösterir. Beni bir yaratan vardır der. Vücudu yaratan başı da yaratandır. Çünkü baş ve vücud icad cihetinde tecezzi kabul etmez bir kül, ayrılmaz birer parçadırlar. Başı yaratan gözü yaratandır. Gözü yaratan hücrelerini yaratandır. Organaller, atom ve atomaltı parçacıklar...(hücrenin birliği beni yaratan vardır demesi vahdaniyete misal olduğu gibi hücrenin her bir organelini yaratanın hücreyi yaratandır hakikatini idrak etmemiz ehadiyyete misal oluyor. Böylelikle ifade edildiği gibi her parça üzerindeki mühür görülmüş oluyor. Bu bakış açısı ile bakıldığında kainatın binler yapraklı bir gül goncası olması hakikati de anlaşılıyor.. Kainat tecezzi kabul etmez bir küldür ve inkısamı muhal bir küllidir. BSN)

Evet sanatlı bir vücudun bir sani vardır ve O Sani vücudun her parçasını yaratandır.

İşte icmali tevhidde insan Kainatın sahibi birdir der..Ama esbaba ve tabiata parçalar verilebilir.. Mesela bazıları, yarattı sonra bıraktı.. Saat gibi kendi işliyor veya yarattı sonra sebeplere kanunlara havale etti Big Bang den sonra işler kanunlarla gidiyor diyebilir. Bu bir nevi şirktir.. Her şey Sani’in yarttığı düzene boyun eğiyor deyip düzeni putlaştırma şirki..

Her şeyin her şeyini, her an, perdesiz manisiz O her şeyi yaratan yapıyor.

İşte Bediüzzamanın risalelerinin en büyük fonksiyonu olan şirkin bütün envaını bir daha hortlamamak üzere belinin kırılmasıdır. Zannımca Ehadiyyet meselesi de Risale-i Nur'da bunun için sıklıkla geçmektedir.

Evet Vahdehu dan sonra Laşerikeleh denmesindeki bir sır da bu olsa gerektir.

Yani bazen sultan bir saltanatında şeriki-ortağı- olmaz fakat icraatında onun memurları şeriki olur onun huzuruna herkesin girmesini engellerler. Ama onun memurları bana da müracaat et diyebilirler. Ezel ve ebed Sultanının saltanatında şeriki olmadığı gibi icraatında da yardımcılara ve şeriklere muhtaç değildir. Emir ve iradesi olmazsa havl ve kuvveti olmazsa hiç bir şey hiç bir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruya her şeyin her şeyini yapar.. Her şey her şeyinde her an O’na muhtaçtır.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home